“Olumlu okul iklimi” nasıl yaratılır?  

“Olumlu okul iklimi” nasıl yaratılır?  

 

İnsan yaşamının önemli bölümünün sürdürüldüğü okulların; öğrenciler, ebeveynler, öğretmenler ve yöneticiler açısından nasıl algılandığı, “okul iklimi” kavramıyla açıklanır. Bu kavramın başına “olumlu” sıfatını ekleyebilmekse okullar için kritik noktadır!

 

Öğrenme, insanın dünyada var olma mücadelesinin başarıyla sürmesinin kilit sözcüğüdür. İnsan, serüvenini milyonlarca yıldır öğrendikleriyle sürdürüyor. Bu serüven, birey için anne karnında başlayıp okul çağına kadar sınırlı bir toplumsal çevrede devam eder. Bilgilenme ve öğrenme süreci, çocuğun okul çağına gelmesiyle çeşitlenir. Birey okula başladığında onun için yepyeni kapılar açılır. Bu yeni alternatifler onu yaşama hazırlayan devindirici güce karşılık gelir. Okul, insanın “birey” olma yolundaki en kritik yıllarını geçirdiği yer olarak insanı toplumsal hayata hazırlar. 

Eğitim ve öğretimin tarihsel dönüşümünde farklı bakışlarla geliştirilen birçok yaklaşım vardır. Bu yaklaşımlar ortaya atıldıkları dönemlerin tarihsel, toplumsal, ekonomik ve politik koşularından etkilenerek biçimlenir. Söz konusu biçimlenme eğitim-öğretim ortamlarının da sık sık değişikliğe uğramasına yol açar. Bu nedenle kurumsallaşan, kalıcı hale gelen eğitim modelleri üretmek güçleşir. Peki, kalıcı ve etkili öğrenme ortamları nasıl yaratılır? Öğrencilerin, öğretmelerin, ebeveynlerin ve okul paydaşlarının işbirliğine dayalı olumlu okul iklimi nasıl oluşturulur? Öğrencilerin ve öğretmenlerin okulda mutlu olması nasıl sağlanır?

 

İnsanların entelektüel birikimlerini aktardığı ortamların her biri bir tür okul olarak görülebilir, ancak okullar yalnızca bilgi aktarımının amaçlandığı yerler değildir. Okul, bireyin varoluşsal dayanaklarını arayıp bulmasında çok önemli işlevler üstlenir. Okullar günümüz toplumlarının temel kurumları arasında yer alır. Bununla birlikte eğitim-öğretim kurumlarının değişen dünyaya uyum sağlama gereksinimi vardır. Kurumlar bir yandan yeniliklere uyum sağlarken, diğer yandan kalıcı sistemler üretmek durumundadır.

 

Öğrenciler neden okula gitmek istemez? 

Ülkemizde ilkokul ve ortaokul düzeyindeki öğrencilerin okula gitme isteği dünya ortalamalarının üzerindedir. Bunun yanında birçok araştırma orta kademeden itibaren okul algısının değiştiğini gösteriyor. Lise öğrencilerinin en nitelikli üniversitelerden diploma alma hedeflerine rağmen bunun için gerekli çabayı harcamadıkları ve hatta önemli sayıda öğrencinin liseye devam etmek istemediği araştırmaların diğer sonuçları arasında yer alıyor. Bu çelişki öğrencinin “okul algısı” ile doğrudan ilişkilidir.

Okulu öğrenciler için “negatif” bir konuma getiren nedenler ve farklı okul tiplerinde öğrencilerin okullarını nasıl algıladıkları, okul deneyimleriyle biçimleniyor. Öğrenci okulu; yargılandığı, disipline edildiği, küçük düşürüldüğü bir yer olarak algıladığında okula yaklaşımı olumsuzlaşıyor. Öğrencilerin kendilerini gerçekleştirdikleri, takım çalışmasına yönlendirildikleri, öğrenmeye etkin katılım gösterdikleri, saygı gördükleri ortamlarda motive oldukları; gelişmiş fiziksel olanaklara sahip, sınıf düzenleri esnek olan ortamlarda daha başarılı oldukları biliniyor. Öğrenme ortamının öğrenciyi ve öğretmeni büyük kesişim kümelerinde buluşturan niteliklerle donatılması eğitim-öğretimi olumlu yönde etkiliyor. Bu durum öğrencilerin yalnızca akademik başarısını artırmıyor; aynı zamanda toplumsal yaşamda daha verimli bireyler haline gelmesini sağlıyor. 

Olumlu okul iklimini oluşturabilmek kuşkusuz bir planlama ve örgütlenme becerisi gerektirir. Eğitim-öğretime ayrılan bütçe; öğrencilerin sosyo-kültürel farklılıkları, inanç-değer sistemlerindeki farklılıklar, okul-aile işbirliğinin biçimi gözetilerek yapılandırılmalıdır.

 

Okul bir yaşam alanıdır

Eğitim-öğretimin niteliğinin artırılmasında öğrenci başına düşen harcamanın doğru planlanması çok önemlidir. Burada okulların fiziksel ve teknolojik koşullarının yeterliliğinden çok, öğretmen niteliği belirleyici bir etmendir. Donanımlı, entelektüel düzeyi yüksek, sorumluluk alma becerisi gelişmiş, sosyal yaşamında verimli, değişime ve gelişime açık öğretmenlerin varlığı son derece önemlidir. Günümüzde birçok gelişmiş ülke eğitim-öğretim yatırımlarının birinci sırasına nitelikli öğretmen yetiştirmeyi koyuyor. Örneğin Finlandiya’da öğretmenlik en saygın iki meslekten biri kabul ediliyor. Nitelikli bir toplumun oluşturulabilmesi için eğitim-öğretime büyük kaynak aktarılırken, öğretmenlerin donanımlı kişiler olması sağlanıyor. Nitelikli eğitim yöneticilerinin işlevi, zincirin bir diğer önemli halkası durumunda. Okul yöneticilerinin liderlik edebilme ve sorumluluk alabilme becerileri, öğrenci-öğretmen-ebeveyn ilişkilerinin merkezinde konumlanmalarını sağlıyor. Bu durumda okul iklimi, ortak okul kültürünün oluşturulmasıyla belirleniyor. Öğretmenler gibi yöneticilerin de sürekliliği, ebeveynlerin okulla bağlarını güçlendirirken karar süreçlerinde onların da paydaş olması sonucunu doğuruyor.

 

Mutlu öğrenci, mutlu öğretmen, mutlu toplum

Okul ikliminin paylaşım ve yaratıcılık becerilerinin geliştirilmesine dönük kurgulanması, her toplum için güzel bir gelecek düşünün basamaklarındandır. Öğrencilerin birey olarak değer gördüklerini duyumsamaları, düşüncelerine önem verildiğini algılamaları, tatillerde de okula gitmelerine olanak sağlar. Eğitim-öğretimin uzun tatillerle kesintiye uğradığı ülkelerde bile okul, yılın her döneminde yaşam alanı olmayı sürdürür. Bireyin toplumsallaşmasında etkin bir rol oynarken, toplumun kurgulanmasında da ana güç durumundadır. Öğrencilerin birbirlerini, öğretmenlerini, bahçelerini özlediği okullar yaratmanın yolu, tüm paydaşların katkılarıyla ortak bir resim çizilebilmesinden geçer. Bu resim, ortak hedeflerin yanında her öğrencinin desteklendiğini bilmesinin ve okulu “tercih edilir katkılar sağlayan” bir yer olarak görmesinin altyapısını oluşturacaktır.